Çocukları intikam duygusu ve öfkeyle büyüyen yerde barış olur mu?

Bizler Mehmetçiğin yaralı düşman askerine su içirip onu sırtında taşıdığı, esir düşenlere insanca davrandığı, dualarla cepheye giden, dünyaya savaş ahlakını öğreten bir milletiz.

Bugünse savaşanların ne kadar ahlaktan ve hukuktan uzak olduğuna tanık oluyoruz. Öyle ki, insanları inancından ve fıtratından uzaklaşmış durumda. Çünkü insanlar, çıkarlarının gereğini yaptıkları için bütün değerlerinden azade bir şekilde davranıyor, gücü nispetinde de zalimleşiyor. “Savaş kimin haklı olduğuna değil, kimin güçsüz olduğuna karar verir.” diyor Bertrand Russell.

Dolayısıyla savaşı haklılar değil, yine güçlüler sonlandırıyor. Yani zalimlik galip geliyor.

Dünyada ahlaki ve hukuki sınırların olmadığı ve gücün yegâne belirleyici etken olduğu bir savaş anlayışı, insanı en ilkel güdülerinin esiri haline getirmiş vaziyette. İnsanların iradeleri ve öfkeleri kontrolden çıkmış. Eylemler inanç temeliyle örtüşmüyor.

Ahlakla ilişkili zulüm, namus, katliam, suç, ceza ve taviz gibi birçok yargı bildiren kavramlar savaş gerçekliğinin içinde kayboluyor.

Hâlbuki inançlı insanların savaş esnasında bile uyması gereken bir savaş ahlakı ve hukuku vardır.

İslam savaş hukukuna göre kadınlar, çocuklar, din adamları, savaşa katılamayan hastalar, yaşlılar ve güçsüzler öldürülmezler.,

Biliniz ki, Allah ve Resulü şu on maddeyi düşman topraklarında da yasaklamıştır.

1- Vardığınız düşman topraklarında henüz savaş nedir bilmeyen masum çocukları sakın korkutmayın!

2- Savaşta karşınıza çıkmayan kadınlar sizin muhatabınız değildir; onları korumanız altında tutun, itibarlarını zedeleyecek muameleye maruz bırakmayın.

3- Size karşı koymaya gücü yetmeyen yaşlılara, hastalara, felçlilere, baktığı hedefi göremeyen körlere sakın dokunmayın.

4- Kendilerini ibadete vermiş din adamlarına da engel olmayın.

5- Düşman arazilerindeki meyveli meyvesiz ağaçları kesmeyin, sebze ve meyve yeşilliklerini tepeleyerek mahsullere zarar vermeyin.

6- Düşmanın koyun ve keçilerinden ihtiyacınızdan fazlasını kesmeyin, yaralayıp öldürmeyin.

7- Elinize geçecek ganimet malından şahsınıza hiçbir şey almayın.

8- Sizinle savaşamayacak hale gelmiş yaralı askerleri öldürmeyin, silahını bırakıp kaçanları da arkadan vurmayın.

9- Elinize düşen esirleri koruyun, işkence ve zulüm gibi eziyetlere maruz bırakmayın!

Müslümanların ilk halifesi Hz. Ebubekir’in istediği her şeyi yapabilecek güçte olan kırkbin kişilik bu güçlü savaş ordusuna yaptığı tarihî konuşması.

Yapılan bir araştırmaya göre, 5.560 yıllık insanlık tarihi boyunca 14.531 savaş meydana gelmiştir. Bunun anlamı, ortalama yaşamış olan 185 kuşaktan sadece 10 tanesinin savaşla tanışmamış olduğudur.

“21. asırda İsrail’in Filistin’de, ABD’nin Irak’ta yaptıkları katliamları, insanlık dışı savaş anlayışını, Mısır’da, Suriye’de, Libya’da, Afrika ve Yemen’de yaşananları, Cezayir Müslümanlarına Fransızların yaptıklarına dünya ne ahlaken ne hukuken dur demedi.”

Sonuç; zorunlu göçlerle gelen, toplumsal ve siyasal sorunlar, bütün ülkelerin kültürel dokularını ve ekonomik yapılarını dinamitledi. Savaşa taraf olmuş olmamış, savaştan etkilenmeyen hiç bir ülke kalmadı.

“En çok kazanan taraflar savaş alanında asla görünmezler.”miş.

Bu savaşta durdurulmazsa, ABD uzun süredir aradığı fırsatı bulabilir. Hedef’e İran’ı oturtarak bütün bölgeyi kapsayan bir savaş ortamı yaratabilir.